Ana içeriğe atla

Kayıtlar

........

Yine kaltık güneşin selamıyla Oturduk masa başına Selam verdik tüm arkadaşlara Ardından başladık oyuna Ne günler geçiyor ne haftalar Zaman durdu sanki o günden beri Tüm rutini aynı olana zaman ne yapsın Kendine yardımcı olmayana başkaları ne yapsın Zaman ilerlemiyor belki ama Beni değiştiriyor gibi Umursamazlık artı bünyemde Her şeyle dalga geçer oldum Bu dalga geçişlerin, umursamazlığın altında Ne var diye düşünemez oldum Şimdiyse düşündüm ne var diye Belki kendime verdiğim değer az diye İnsan kendine nasıl değer verir Nasıl sevebilir, o kadar pişmanlığın kaynağı iken?! Ya insan kendine değer vermeden başkasına nasıl verebilir? Ya değişmeye çalışan nasıl değişebilir? Tüm bunlar açıkca sormaya utandığım sorular Gelmiş kağımda bekleyen sorular Hayat için imtihan diyenler Ne çektiniz siz bekliyorum merakla
En son yayınlar

Mağara Canavarı

Derin mi derin bir mağarada Buldu bir duvarı, Ki üzeri kaplanmıştı Okunması imkânsız yazılarla. Ardından dokunmaya başlamış rastgele yerlere, Belki bir çıkış yolu bulur diye, Kendini çıkaracak bu mağaradan, Aydınlığa kavuşturacak karanlıktan. Bir, iki, üç yeri denedi; olmadı. Dördüncü denemesinde başardı. Duvar yok oldu olmasına, Ama bir çığlık koptu o anda. Yaktı yanındaki meşaleyi korkmuş biçimde, Ardından da başladı bu mağarayı gezmeye. Pek de uzun olmayan bir süre sonra Meşalesi söndü ani bir rüzgarla. Tekrar yaktı hemen ateşi Ve baktı önüne… O da neydi? Fakat keşke bakmayı istemeseydi; Önünde öyle bir varlık vardı ki… Vücudu andırıyordu kocaman bir fıçıyı, Binlerce eklemli parmakları, İçinde çeşitli organizmalar sarkan ağzı, Sanarsın ki fil dişi boynuzları. Sıska mı sıska bacakları, Bir ejderhayı andırıyordu pullarla kaplı zırhı. Uçuyor, saf gümüşten kemik kanatları… Şüphesiz buna bir canavar demek az kalırdı. Fakat daha da kötüsü vardı: Onun algısı bunu anlayamadı, Anlaşılamazdı ...

Sağ Neden Yükseliyor? Bölüm 2 Sosyalizm, Marksizmin Doğuşu ve Sağın Geri Atılımı

  Sosyalizmin ve Marksizmin Doğuşu   Sosyalizm çok hızlı büyüyen bir 'bebek' olmuştur çünkü devasa bir talebi arz etmişlerdir.  18.yüzyıl sonları ve 19. Henri de Saint Simon, François Marie Charles Fourier, Robert Owen gibi ilk sosyalist filozofların ortaya çıkışıyla birlikte sosyalizm ve radikal sol bebeği doğmuştur. Marksistler Engels'in tabiriyle bu 'ütopik sosyalistler' arasında zorunluluktan kalmıştır. Ve Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm kitabında bu olayı şu sözler ile açıklar: "O zamanlar, dinî konularda kendi zihinsel yeteneklerini kullanmaya cesaret eden insanlar bulmak için, eğitilmemişlerin — ‘ayaktakımı’ (the great unwashed) diye anılan emekçilerin, özellikle Owen’ci sosyalistlerin — arasına girmeniz gerekiyordu." ( Sayfa 26 SOL Yayınları) Dolayısıyla marksizm ilk dönem sosyalizminden doğmuştur. Fakat dürüst olmak gerekirse bende Engels gibi ilk dönem sosyalistlerinin yada onun tabiriyle 'ütopik sosyalistlerin' kuram yönünden eksi...

Sağ Neden Yükseliyor? Bölüm 1 Solun ve Sosyalizmin Kökeni Üzerine

  Baştan söyleyeyim bu benim fikirlerimin yazılı olduğu bir makaledir maksadınız yeni bir bakış açısı öğrenmek değilde yeni bir bilgi öğrenmek ise diğer makalelerime özellikle  Pax Americana  makaleme bakabilirsiniz. Elbette bazı kaynaklar kullanarak bilgi vereceğim ama dediğim gibi ana  amacım bilgilendirmek değil düşüncelerimi yazıya dökmek. Şahsen her zaman insanların neden Trump'ın seçilmesine şaşırdığını merak ediyorum. Trump'ın seçilme sebebini ne Elon Musk'a ne de Trump'ın kendisine bağlayabiliriz bence. Hatta ve hatta Trump'ın öncesinde olan ve çoğunluk tarafından başarısız görülen hükümete dahi bağlayamayız. Trump seçildi çünkü  sol, Birinci Enternasyonal'den (1864) beri kazandığı ve soğuk savaş ile doruğuna ulaşan büyük ivmesini yitirmişti. Bunun sebebini bir çok şeye bağlayabiliriz ama ben tek bir şeye bağlıyorum: Eskiden fakirleşen halklar çözümü sosyalizmde ya da geniş anlamıyla aşırı solda bulurdu. Mesela, Çin fakirliğe ve sömürgeciliğe itildi heme...

İş Çıkışı Yakınması

Vücudum yok etmeye çalışıyor uykuyu, Sanki ruhum terk ediyor vücudumu. Bilincim karanlık ve halsizlik dolu, Uyuyacağım bir tepeyim de şu yolu. Fakat bu yol ne bitmezdir; Toplantıdır, görüşmedir, Acıdır, kaygıdır. Bu ne bitmez yol, ne bitmez yaşamdır. Yorgunluktan ölüyor vücudum, Uyku isteğiyle doluyor ruhum. Çok çok yorgunum. Ah Rabbim, nerede benim huzurum?

Dağlarda Ne Oluyor? Bilim Kurgu Hikayesi (Tamamı)

               1960 senesine gelindiğine sadece ''Dyatlov Geçidi Vakası'' değil, onlarca hatta yüzlerce dağcının başına açıklanamayan olaylar gelmişti. Genelde Ural ve Altay dağları üzerinde olan bu vakaları, KGB ve Ordu olayı incelemeye aldı.     Hikayenin baş kahramanları olacak olan ekip kuruldu. KGB ve Ordu'nun seçkin isimleri burada toplanmış ve inceleme için bir kaç bilim insanı daha dahil edilmişti.                                       Bölüm 1: Yolculuk         Her şey soğuk bir kış gününde başladı. Moskova'nın göbeğinde bir apartmanda kirada kalıyordum. Ev çok büyük değil idi ama yaşamak için yeterliydi. Oturduğum sandalyeden kalktım ve yürümeye başladım. Hayat sakindi, Macaristan'dan iyiydi. En azından bir direniş bastırmıyorduk. Yavaşça ilerlerken aklımda bunlar geçiyordu. En sonunda mutfağa vardım. Bir ton ahşap ...

Dağlarda Ne Oluyor? Bilim Kurgunun Sonu

       Oturmuş bekliyordum. Saatler geçmişti, gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Tek yaptığım şey Pavel'in cesedine bakmaktı. Ayağa kalkmak istiyordum, kalkmak, kalkmak, kalkmak, kalkmak. Bir kaç saat daha geçti, orada çökmüş kalmıştım. Hava kararmıştı, etrafta bir kaç tilki vardı. Birisi yanıma geldi, Pavel'in cesedine doğru atlamaya çalıştı. Silah sesleri yankılandı ve zavallı tilki bir deste kurşunla göçüğe saplandı.      Bölüm 4: Karanlıktan Sonra      Koşarak ormana gittim. Hiç bir şey umrumda değildi, saatlerce koştum. En sonunda o kayaların, o ormanın, o yaratığın olduğu yere geldim. Tüfeğime süngüyü takdım ve yaratığa saplamaya başladım. O yaratık artık benim için katalizor -olayda payı olan ama tüm suçun üstünde olmadığı şey- idi. Yüzlerce kez o süngüyü ona sapladım, her saplamada ortaya çıkan kan beni dahada işi sürüklüyordu. Kıpkırmızı kanın üstüne pastanın kirazı gibi ay ışığı yansıyordu. Tüfek, süngü, yüzüm, üniformam ve uşankam k...

Dans Şiiri

  Ele ele tutuşmuş ölüler Ve onlara eşlik eden eşsiz iskeletler, Kendilerinden geçmiş, Bu ritimle dans ederler. Ezgi ilerledikçe daha derin yaralar açılır, Taraflar arasındaki saflar açıldıkça açılır, Beşten üçe, üçten ikiye dağılır; En sonunda ise herkes tek başına kalır. Üçüncü saatinde eğlencenin Eşlik etmeye başlar sesi nehrin Ve onlara eşlik eder sesi böceklerin, Kuşların ve daha nicesinin. Beşinci saatinde sıkılır artık ölüler ölü olmaktan; Bir kurtuluş ararlar kaçmak için buradan, Bir yolunu ararlar ki canlı olan ruhları kurtulsun buradan Ve de en azından sıkıntı ve keder uzak olsun ondan. Ama bilemezler ki lanetlenmişlerdir bununla; Artık bir kurtuluş varsa da muamma. Tutunmak için ise yaşamayan yaşama... Hadi aciz ruhlarım, kaldırın birbirinizi dansa; Belki böyle bir yol açılır kurtuluşa Veya bir şey karşı gelir bu akmaz zamana.

Dağlarda Ne Oluyor? (3.Bölüm)

                                          Eve gelmiştik, Moskova. Arabadan indim ve karargaha görevi bitirdiğimi raporlamak için ilerlemeye başladım. Muhafızlara selam verdim ve yürümeye devam ettim, ana binaya ilerliyordum. Binanın üstünde asılı bir kare şeklinde silahlı kuvvetler arması vardı, kapıdan içeriye sakince girdim. Orada duran bir astsubaya Yoldaş Albay Denikin'in yerini sordum. En sonunda Albay'a raporu ilettim ve binadan çıkış yaptım, arabaya ilerledim ve kapıyı açtım. İçeriye oturdum ve tam vites kolunu tutmuşken kar parçaları etrafa yığıldı. Çevreye baktım ve burası Moskova değildi, göçüğün içindeydik. Yorgunluktan bitap düşmüş adeta canlı çürümüş Pavel'in soluk gözlerine baktım. 3.Bölüm: Fırtınadan Sonraki Acı      Çömeldim ve çantama baktım, bir kaç günlük konserve & su, el feneri ve halat. Halatı çantamdan tuttum ve çektim, Pavel bana umut dolu g...