Ana içeriğe atla

Erken Cumhuriyet (1923-1950) devrinde camiler

ÖNSÖZ

BU YAZIYA BÜYÜK BİR DÜZENLEME GELECEKTİR

Erken Cumhuriyet devrindeki camilerle ilgili tartışmalar herkesin malumudur. Bazıları, "Camilerimizi ahır yaptılar, camilerimizin yarısından fazlasını yıktılar, sattılar!" derken, bazıları, "Hayır, Erken Cumhuriyet devrinde camilere büyük bir alaka gösterilmiş, birçok cami tamir edilmiş ve bunların bazılarına muazzam paralar ödenmiştir." der. İşte, ben de bu konuya birçok arşiv belgeleriyle, akademik kaynaklarla ve kitaplarla değineceğim. Hazırsanız başlayalım.

Not: Bazı teknik sorunlardan dolayı dipnotları bilindik şekilde değil de parantez içinde belirtmek durumunda kaldım.

Erken Cumhuriyet Devrinde Camiler

"Camiler, birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, Allah'ın emrine uyma ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak gerektiğini düşünmek, yani danışmak için yapılmıştır."

Gazi Mustafa Kemal (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri-II, s.94)

İlk olarak Cumhuriyet'in cami politikasını öğrenelim: İhtiyaç kadar cami. Bunun sebebini öğrenmek içinse o dönem ki cami sayısına bakmamız lazım. Cumhuriyet'in ilk yıllarında topraklarında bulunan toplam cami sayısı 1927'de 28.705'tir. Buna karşılık ise 14.425 adet okul vardır (Gotthard Jaeschke, ss.65-66, Bazı kaynaklar 12.036, bazı kaynaklar ise -Köy camileri ve mescitler hariç- 3.456 olduğunu söylemekte. Ertuğrul Dalmış, ss.168-169). Görüldüğü gibi, okul sayısı cami sayısının yarısıdır ve ülkede birçok ihtiyaç dışı cami vardır. Peki bu niye önemli? Çünkü Cumhuriyet'in ilk yıllarında ciddi bir parasızlık sorunu vardı ve ülkedeki camilerin çoğu bakımsız, bazıları ise harap hatta yıkılmış bir vaziyetteydi. Yunan mezaliminden sonra yapılarda meydana gelen zararların tespiti için hazırlanan komisyon bu zararların ne kadar paraya mal olduğunu hesaplamıştır. Sonuçlar ise korkunçtur... Dini yapılardaki tahribatın maddi miktarı 4.649.196 lira, mefruşatlardaki tahribatın maddi miktarı 2.670.000 lira, toplam 7.319.196 liradır. (BCA 30-10-0-0-140-4-12).


Türkiye Cumhuriyet'inin ilk genel bütçesi ise sadece 472.000 liradır (Ertuğrul Dalmış, s.330). İşte sadece Yunan mezalimindeki tahribatın maddi boyutu ve Cumhuriyet'in ilk genel bütçesinin azlığı, Cumhuriyet'in "İhtiyaca göre cami" politikasını uygulamasına neden olmuştur. İhtiyaca göre cami politikası camilerin tasnif edilmesine (sınıflandırılmasına) neden olmuş ve bunun temeli ilk olarak 1927'de atılmıştır (BCA 30-18-01-01-27-74-11). Zaten Jaeschke'nin "28.705 cami" söylemi de 1927 yılında olmuştur. 1928'de İstanbul'daki camilerden 128 tanesi tasnif dışı kalmıştır. Bunun sebebini öğrenmek içinse 1913'e dönmeliyiz. 1913 tarihli Tevcih-i Cihat Nizamnamesi'ne göre İstanbul'daki 756 caminin 127'si yıkılmış ve yanmıştır. Görüldüğü üzere yıkılan, yanan camiler genellikle tasnif harici kalmıştır. 128 caminin 12'si yeniden tasnif içine alınırken ilerleyen yıllarda bazı camiler de tarihi ve mimari kıymete sahip oldukları için tasnif içine alınmış ve tasnif dışı kalan camiler 128'den 81'e düşmüştür. Camilerin tasnifi 1932'de yeniden ele alınmış ve bazen haddinden fazla cami tasnif harici kalmıştır (Ertuğrul Dalmış, ss.170-171). 1935'te ise bu konuyu az bile olsa bilenlerin malumu olan 15 Kasım 1935 tarihli tasnif harici camilerin başka işlerde kullanılmasıyla alakalı ve vakıf binalarının satılmasıyla alakalı kanun çıkmıştır ve 22 Kasım 1935'te Resmi Gazete'de yayımlanmıştır (T.C. Resmi Gazete, 22 Kasım 1935, Sayı: 3163). Bu kanunla beraber birçok cami satılmıştır. Hayrat satış defterlerinde 1935'e kadar son derece az olan ve bir yukarı bir aşağı giden cami satışı, 1935'ten sonra hızlıca yükselmiş ve 1938'de tavan yapmıştır. Erken Cumhuriyet devrinde ne kadar cami satıldığına, bu camilerin neden satıldığına, bu camilerden gelen paraların nerelerde harcandığına ileride değineceğiz.

Camilerin neye göre sınıflandırıldığını ise şöyle sıralayabiliriz:

  1. Tamir edilemeyecek kadar harap olmuş mu olmamış mı
  2. 5 vakit açık mı açık değil mi
  3. Düzenli cemaate sahip mi sahip değil mi
  4. Etrafındaki camilere 500 metre kadar yakın mı değil mi

Ancak bazı durumlarda 5 vakit açık olmasa dahi, düzenli bir cemaate sahip veyahut tarihi ve mimari bir kıymeti olan camilerin kadro dahilinde kalabileceği ifade edilmiştir. Aynı zamanda 5 vakit açık olmasa da tarihi değere sahip camilerin hem tarihi değerlerini korumak hem de gerekli ihtiyacı sağlamak için 5 vakit açık olmasını sağlayacak hamlelerin yapılması kararlaştırılmıştır (Ertuğrul Dalmış, s.164).

Görüldüğü üzere Cumhuriyet, bu şartların bazılarını karşılamayan bazı camileri bile kadro/tasnif harici bırakmamış, onları korumuş ve 5 vakit açık olmayan camilerin 5 vakit açık olmasını sağlamıştır. Böylece, "O cami tamiratları milletin ibadet etmesi için değil, Cumhuriyet'in nasıl bir mimari ve tarihi bir güce sahip olduğunu göstermek için yaptılar." iddiası çürümektedir. Ki hadi diyelim ki öyle olsun. Sonuç olarak halk o camilerde ibadetini gerçekleştiriyordu. Örnek olarak Cumhuriyet devrinde birçok kez tamir edilen Ayasofya'yı örnek gösterebiliriz (Ayasofya'nın tamiratlarından biri: BCA 30-18-01-01-13-27-14). 1932 yılının Kadir gecesinde 70.000 kişi Ayasofya'ya doluşmuş ve ibadetlerini gerçekleştirmiştir (Cumhuriyet, 4 Şubat 1932)



Bunun yanında Seferhisar'daki yüzlerce yıllık Kasım Çelebi cami metruk bir halde bulunduktan sonra 1936'da Tek Parti'nin yapmış olduğu tamiratla onarılmış ve yeniden ibadete açılmıştır (Sinan Meydan, s.218). Ayrıca bu cami, 2000'lerde uzun boylu bir politikacının bu camiyle ilgili bir gazete sayfası gösterip, "Bakın! CHP bir tane camiyi ahır yapmış!" dediği camidir. Eh, el insaf diyelim.

Cami tamiratlarına değinmeye devam edersek Cumhuriyet, camilere muazzam paralar harcamış ve birçok camiyi tamir etmiştir. 1936'ya kadar gerek maddi sebeplerden gerek harap camilerin tam bilinmemesinden gerekte acemilikten dolayı pekte tamirat yapılamamış, 1924-1935 yıllarında sadece 31 tane cami tamir edilmiş ve 293.608 lira harcanmıştır (Sinan Meydan, s.247). Ki cami tamiratıyla ilgili 1936 öncesi 5 rapor varsa 1936 sonrası 500 rapor vardır. 1936 ve sonrasında harap camilerin keşifleri tamamlanmış ve maddiyat olarak gelişilmiştir. Bundan dolayı cami tamiratları ve camilere harcanan paralar fırlamış, çeşitli vilayet ve vilayetlere bağlı kazalarda toplam 2.367 tane cami onarıma tabi tutulmuştur. Mesela İstanbul'da vilayet ve kazada toplam 479 tane cami onarıma tabi tutulmuşken, Çorum'da Vilayet ve kazada toplam 46 tane cami onarıma tabi tutulmuştur (Ertuğrul Dalmış, ss.296-298, Mehmet Nihat Nigizberk'in defteri (1935-1936), ss.157-167). 

Cami tamiratlarının ve verilen paraların artışına örnek olarak; Süleymaniye camisi 1936-1940 yılları arasında birçok kez tamir edilmiş (Süleymaniye'nin tamiratlarına örnek olarak: BCA 30-18-01-02-77-66-13) ve bu 5 yıl içinde (1936 dahil) toplam 96.307,73 lira tamiratına harcanmıştır (Ertuğrul Dalmış, s.299). Bunun yanında tek parti hükümeti 1936-1940 yılları arasında 66 tane camiye toplam 1.012.731,88 lira sarf etmiştir (Ertuğrul Dalmış, ss.299-301. Şunu da belirtmek gerekir ki bu camiler sadece 1 kere ve 1 yıl değil, Süleymaniye örneğinde gördüğümüz gibi 5, 4, 3, 2 ve 1 kez tamir edilmiştir. Mesela Yeni Cami'de tıpkı Süleymaniye gibi 1936, 1937, 1938, 1939 ve 1940 yıllarında toplam 5 kez tamir edilirken Sultan Ahmet cami 1938, 1939 ve 1940 yıllarında toplam 3 kez tamir edilmiştir). Ayrıca 1936'da 54 tane caminin tamiratı bitmiş ve toplam 480.056,94 lira sarf edilmiş (Mehmet Nihat Nigizberk'in defteri (1935-1936), ss.228-233), 1934 yılında da tarihi yapılara 200.000 liralık bir bütçe ayrılıp bunun 150.000'ni İstanbul ve Ankara'daki camilere ayrılmıştır (Ertuğrul Dalmış, s.270). Bunun yanında 1941'in Nisan'ın da ki iktisat dergisine göre 40 tane cami tamir edilmiş ve camilere 1.000.000 lira ayrıldığı yazılmıştır (İktisadi Yürüyüş Dergisi, 1 Nisan 1941, Sayı: 32, s.14). Bunlarında yanında 1941'de tamiratı tamamlanacak camilerin sayısı 26'dır (Sinan Meydan, s.253).

(BCA 30-18-01-02-77-66-13)
(Mehmet Nihat Nigizberk'in defteri, s.231)
(Mehmet Nihat Nigizberk'in defteri, s.233)

(BCA 30-18-01-02-96-90-17)

(BCA 30-10-0-0-213-447-3)
(BCA 30-18-1-1-24-23-7)
(BCA 30-10-0-0-192-314-20)
(BCA 30-18-01-02-82-30-5)
(BCA 30-18-01-02-67-61-6)
(BCA 30-18-01-02-89-107-6)
(BCA 30-10-0-0-192-317-6)
(BCA 30-10-0-0-192-317-6)
(BCA 30-10-0-0-192-317-6)
(İktisadi Yürüyüş Dergisi, 1 Nisan 1942)

Tamir edilen camilerle ilgili son kelamlarımızı edersek, 1947'de tamiri devam eden camilerin sayısı 27, tamiri biten cami sayısı ise 127'dir. Tek Parti'nin son yılında ise 49 tane küçüklü büyüklü mescit ve cami tamir edilmiştir (Ertuğrul Dalmış, s.275, s.307).

Görüldüğü üzere Tek parti son yılında bile 49 tane ibadethaneyi tamir etmiş, bazen de bazı camilere absürt paralar ödemiştir. Mesela 1938'de Bozöyük'de ki Kasım Paşa caminin tamiratına 43152,36 lira harcanmıştır (BCA 30-18-01-02-83-52-7). Bu da parasızlıkla boğuşan Cumhuriyet'in camilere verdiği kıymeti gösteriyor. Tüm bu gösterdiğimiz kaynaklar, "Tek Parti, koskoca 27 yılda sadece 50-60 tane cami tamir edip yalnızca 600.000 lira harcanmıştır!" İddiasını çürütmektedir. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere karşılık bazı olumsuzluklar yaşanmış ve çok büyük hatalar yapılmıştır. Bu hatalardan 2 tane büyük hatayı sayarsak.

  1. Bazen gerektiğinden fazla caminin tasnif harici bırakılmasından dolayı ilerleyen yıllarda ibadet yeri bulamama sorununun çıkması. Nazif Öztürk mesela ülkedeki camilerin %50'sinin tasnif harici bırakıldığını söylemektedir (Ertuğrul Dalmış, s.170). Bu fikrimce biraz abartı olmakla beraber gerçekten de bazen fazlasıyla caminin tasnif harici kaldığı doğrudur. 
  2. Satılan camilerle ilgili pekte bir denetim yapılmamıştır ve bu sebepten ötürü o camileri satın alan gayrimüslimler o camileri hakikaten ahıra çevirmiştir (Ertuğrul Dalmış, s.489). Her ne kadar bunu hükümetin kendisi yapmasa bile bir nevi buna sebep olmaları büyük bir eksidir. 

Son olarak cami tamiratıyla alakalı 10 tane daha arşiv belgesi gösterip satılan, başka işlerde kullanılan camilere geçelim. 


BCA (30-01-0-0-74-467-12)
(BCA 30-18-01-02-84-65-8)
(BCA 30-18-01-02-84-65-17)
(BCA 30-18-01-02-39-64-19)
(BCA 30-18-01-02-121-96-3)
(BCA 30-18-01-02-86-27-3)
(BCA 30-18-01-02-83-52-8)
(BCA 30-18-01-02-83-52-7)
(BCA 30-10-0-0-213-447-7)
(BCA 30-18-01-02-81-104-17)

Satılan, tasnif harici kalan camilerden bahsedeceksek, bunların ekseriyetinin yukarıdaki İstanbul örneğinde gördüğümüz gibi harap camiler olduğunu görebiliriz. Bunu arşiv belgeleri de destekler.

(BCA 30-18-01-02-19-21-3)
(BCA 30-18-01-02-57-62-17)

Ancak sadece harap camiler değil, yukarıda bahsettiğim kriterleri karşılamayan camiler de tasnif harici bırakılmıştır. Yukarıda tasniflerle alakalı yeterli açıklamayı yaptım. Bu sebepten ötürü satılan camiler neden satıldı, paraları nerelerde kullanıldı bunlara değineceğim.

İlk olarak 1926'dan 1960'a kadar olan cami satışlarına değineceksek:

1926: 4
1927: 0
1928: 2
1929: 1
1930: 0
1931: 1
1932: 1
1933: 2
1934: 21
1935: 11
1936: 30
1937: 116
1938: 137
1939: 79
1940: 17
1941: 6
1942: 7
1943: 11
1944: 2
1945: 1
1946: 1
1947: 3
1948: 0
1949: 0
1950: 0
1951: 3
1952: 2
1953: 4
1954: 1
1955: 0
1956: 4
1957: 4
1958: 4
1959: 3
1960: 1

Görüldüğü üzere 1935'e kadar normal ilerleyen satışlar, 1935'teki kanundan sonra aniden artmış ve 1940'dan sonra satılacak eser sayısının azalmasından dolayı satışlar eski haline geri dönmüştür. Bunun yanında da sadece cami satışı olmamış, 1935'te sadece 52 tane cami ve mescit dışı vakıfa ait bina satılırken, 1936'da 105, 1937'de 263, 1938'de 214 ve 1939'da 212 tane cami ve mescit dışı vakıfa ait bina satılmıştır. Yine dediğim gibi ilerleyen zamanlarda satılacak vakıf eserlerinin sayısı azaldığından satılan vakıfa ait bina sayısı azalmıştır. Mesela 1945'te sadece 14 tane cami ve mescit dışı vakıfa ait bina satılmıştır (Ertuğrul Dalmış, ss.256-257). Vakıfa ait binalar dışında cami ve mescitlerle ilgili satışlardan toplam 392.977 lira elde edilmiştir (Ertuğrul Dalmış, s.246).

Peki satılan camilerden gelen paralar nerede kullanılmıştır? Cevap: -İronik bir şekilde- Cami tamiratlarında. Buna örnek olarak hem  Erken Cumhuriyet'in "İhtiyaca göre cami" politikasını gösteren, hem de cami satışlarından gelen paraların yine cami tamiratına gittiğini gösteren  BCA 30-18-01-02-83-42-15 kodlu bir belgeyi göstereceğim.


Belgeye baktığımızda, kasabanın ihtiyacına göre yeni bir cami yaptırılacağı ve bundan dolayı kiliseden camiye dönüştürülen bir caminin, hayrata teslim edilme şartıyla satıldığını görüyoruz. Bu hayrata aktarılan paralarla başka camiler tamir edilmiştir. Mesela yukarıdaki bazı belgelerde hayratla ilgili bilgiler görüyoruz ve 1941'de hayrattan gelen paralarla 8 tane cami tamir edilmiştir (Sinan Meydan, s.253).

Başka işlerde kullanılan tasnif harici camilerle ilgili bazı sözler söylersek, bu genellikle bir keyfiyetten çok mecburiyettir. Çünkü o yıllara baktığımızda Türkiye'de çiftçinin, askerinin ihtiyaçlarını karşılayacak doğru dürüst bina olmadığını görüyoruz. Ancak burada da bir yanlış vardır. Tasnif harici kalan camilerin başka işlerde kullanılması doğal olsada bazen o camiler asker tarafında harap edilmiştir. Her ne kadar hükümet buna müdahale etmeye çalışsada (Örnek: BCA 30-10-0-0-192-318-15 kodlu arşiv belgesinde asker tarafında kullanılan 5 kilise, 9 cami ve mescidin ve bazı camilerin tamir edildiği görülmektedir.) bu pekte işe yaramamıştır. Bu da bir eksidir. Son olarak 2. Dünya savaşı sırasında bazı camilerin depo olarak kullanılması her ne kadar sertçe eleştirilsede, bu camilerin sayısı 100-200 değil, sadece 3'dür (Ümit Doğan, s.191) ve depo olarak kullanılmasının sebebi ise olası bir savaş durumunda İstanbul gibi büyük şehirler ağır bombardımana tutulacağından oradaki kıymetli eşyaların zarar görebilme olasılığının olması ve bu yüzden o eşyaların Anadolu'ya götürülüp en az zarar görme olasılığı taşıyan binalardan biri olan camilere aktarılmasıdır (Sinan Meydan, ss.227-228). Bu eşyalardan bazıları: Muhammed'in sancağı, kılıcı, Osman'ın kanlı Kur'an'ı ve benzeri dini ve tarihi olarak önemli eşyalardır (Ümit Doğan, s.191)

Bunun yanında bazen gerekli görüldüğü vakitte tamir edilemeyecek kadar harap olan camiler yıkılıp, yerine yeni camiler inşaat ediliyordu. Örnek olarak BCA 30-10-0-0-192-316-10 kodlu belgeyi gösterebiliriz.




Peki, camilerin satılması ve başka işlerde kullanılması, Erken Cumhuriyet'in cami düşmanı olduğunu mu gösterir?

Cevap: Hayır

Çünkü hem camilerin satışı, kadro harici bırakılması ve hatta yıkılması hem Erken Cumhuriyet'den sonra hem de Osmanlı zamanında olmuştur. Bunun yanında da Erken Cumhuriyet, birçok cami tamiratı gerçekleştirmiş ve bu camilere milyonlar harcamıştır. 

Eğer bunlara rağmen Erken Cumhuriyet cami düşmanıysa, o zaman DP hatta Osmanlı bile cami düşmanıdır. Çünkü DP hükümetinin tarihi camilere yaptıkları herkesin malumudur. Başta İstanbul'da olmak üzere imar çalışmaları için onlarca cami yıkılmış ve satılmıştır (Örnek olarak: BCA 30-18-01-02-143-56-19, Sinan Meydan, ss.270-280). Ama aynı zamanda DP hükümeti, camilerin tamiratına 23.661.548 lira harcamış ve 18.520 tane cami ve mescidi tamir etmiştir (Ertuğrul Dalmış, s.321).

Osmanlı'da ise 1874'de demiryolu inşaatı için 3 tane caminin yıkılması kararlaştırılmış (BOA A.}MKT.MHM.456.38.1) ve komisyon da buna onay vermiştir (BOA A.}MKT.MHM.456.38.2). Ki Karşı devrimciler, bu yıkım gerçekleştirildiği sırada başta olan Abdülaziz'i severler. Hatta Kadir Mısıroğlu bir kitabını Abdülaziz'e ayırıp ona "Mazlum padişah" demiştir. Ancak buna rağmen Osmanlı'da cami düşmanı değildir ve zaten olması da imkansızdır (Mesela aynı Abdülaziz, Antakya'da cami tamir etmiştir. BOA A.}MKT.MHM.109.28.1).

Sonuç:

Elimizde Erken Cumhuriyet'in cami düşmanı olduğuna dair bir şey yok. Her ne kadar internette bazı cami satışlarıyla alakalı belgeler gösterilsede o satışlardan gelen paralar yine diğer camilerin tamiratına gitmiştir ve Erken Cumhuriyet devrinde binlerce cami onarıma tabi tutulmuş ve camilerin tamiratına milyonlar harcanmış hatta bazen cami bile inşaat edilmiştir. Her ne kadar bazen büyük hatalar yapılsa ve bu hatalar halen bile çarptırılarak konuşulsada sonuç olarak Erken Cumhuriyet'in cami düşmanı olmadığı bellidir.

Kaynakça:

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA)

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)

Resmi Gazete

Cumhuriyet Gazetesi

Mehmet Nihat Nigizberk'in Defteri (1935-1936)

Sinan Meydan, Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tarih Tezleri"ne EL-CEVAP, İnkılap Kitabevi, Genişletilmiş 12. Baskı, 2020

Ümit Doğan, Hurafeler-I Atatürk'e Yönelik Kara Propaganda, Kripto Kitaplar, 7. Baskı, 2024

Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri-II, Türk İnkılap Enstitüsü Yayınları, 1959

Gotthard Jaeschke, Yeni Türkiye'de İslamcılık, Ankara Bilgi Yayınevi, 1972

Ertuğrul Dalmış, Türkiye'de Laiklik Uygulamaları (1938-1960), Doktora Tezi, İstanbul, 2022

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bu yazıyı yazan kişiyi kutlarım harika olmuş böyle bilgili kimseler görmek beni gururlandırdı (emre abin)

Popüler Yazılar

Milli Mücadele ve 40.000 altın

  ÖNSÖZ     Milli Mücadele, kuşkusuz -bazıları her ne kadar bu mücadeleyi küçümsese de- Türk tarihinin en mühim mücadelelerinden birisidir. Türk'ün yok olmaktan kurtulduğu bu mücadele, tek bir şüphe olmaksızın yıllarca konuşulmaya devam edecektir.       Ama ne yazık ki bu mücadele hakkında oldukça fazla asılsız iddia ortaya atılmaktadır (ki bu iddialardan bir çoğu benim TÜBİTAK projemde yer vereceğim iddialardır). Bu iddialardan biri, oldukça komik olan "Vahidüddin, Milli Mücadele'ye 40.000 altın verdi!" iddiasıdır. Bu iddia, açık artırma misali zamanla artarak 400.000 altına kadar çıkmıştır. İddianın saçmalığını biraz da olsa Milli Mücadele tarihi okumuş biri çoktan anlar. Ama yine de biz bu iddiayı birçok arşiv belgesiyle ve onlarca kitapla ele alacağız ve gerçeği size göstereceğiz. Oldukça doyurucu bir yazı olacak. TEŞEKKÜR     Her şeyden evvel, beni  bu konuda ilk aydınlatan kişi olan kıymetli ve kadim dostum Efe Urluca'ya ve yararla...

Asılmış Adam

 Gel götüreyim seni şahitliğe Zavallı ölümlerden birine  Çok değil, hemen dağın tepesinde Oduncunun kendini astığı kulubeye Ah, nasıl asmasın ki zavallı Kalmış mıydı ki hayatının anlamı Öldükten sonra evladı Ah, onu da aramızdan kızamık aldı Asıl sonrası idi trajedi Kederler içine düştü eşi Gerçi farklı mıydı ki  Oduncunun kendisi O da bağlamamış mıydı Kederin temsilcisi karaları Eşiğine ulaşmamış mıydı Yitirmenin aklını Fakat bundan üç gün önce  Geldi yıkım, haber vermeye Sonun yakın olduğunu aileye  Ya da artık ne kadar aile denebilirse Başladı bir kavga  sürdü gün boyunca Dışarından biri duysa Sanırdı üfleniyor sura Gecenin ilerleyen saatlerinde Eşi dışarı attı kendini Biraz olsun atlatabilmek için sinirini Fakat nereden bilebilirdi ki  Kıyametin orada bulacağıni kendisini Ormancı ilk defa içti  İçtikçe vücudu şenlendi Yaşama sevinci  Kapladı tüm bendenini Fakat sonra başladı kaygı Ve de ileri derece şüphe Artık yitirmişti aklını Ya da bır...

Meydandaki Levhalar (Yaratıcıya Övgüler)

Giriş  Bir bilge varmış zamanında  Dolmuş taşmış biriymiş Tanrı aşkıyla Bir gün ihtiyaç duymuş yazmaya İçindeki aşkı boşaltmaya Doğruca inmiş şehrin meydanına  Gecenin alacakaranlığında Bakmış boş duvarlara Duvardaki bomboş levhalara Hemen almış merdiveni, dayamış duvara Yaslanmış duvara, keski ve balyozuyla Başlamış yazmaya, aşkını anlatmaya LEVHA I Ey yüce Tanrı'm, var mı senden ötesi Sen ki kusursuzlar arasında bile yüceler yücesi Kim taklit edebilir ki, Sendeki kusursuz geometriyi ? Başka kim olabilir ki  Hak eden "Vacibül Vücut" denilmeyi ? LEVHA II Var mı ki sendeniyi bir yaratıcı İşin doğrusu, senden daha iyi kimse yapamaz bu yaratımı Hem bi anda, hem de aşamalı Sen ki sudur edenlerin en yücesisin Taştıkça taşan en muhteşemsin Rabbisin bütün Göksellerin LEVHA III Ben ki bir insanım Etrafı boşlukla örülmüş bir varlığım Etrafı acılarla dolu Anlamdan ırak bir yaratığım Evet, bulamam anlamı Yadsıdıkça senin varlığını Muhtaç olduğum anlamı  Ancak sende bulabil...

Pax Americana ve Amerikan Siyasi, Kültürel Dominasyonu Üzerine Volume 1

  Amerikan kültürü, dünyada sentezlenmiş en yeni kültürdür. Eski kültürleri incelersek göreceğimiz şey çoğunun nispeten hala erken dönem pagan felsefesinden etkilendiğidir çünkü bu milletler var olduğunda dünyada hakim olan felsefe bu felsefeydi. Bu felsefe salt içgüdüsel ve günümüz mantığından oldukça farklıydı. Fakat aynı şeyi Amerika için söyleyemeyiz. Çünkü 'Amerikan Kültürü' dediğimiz şey  Aydınlanma Çağında oluşmuştur ve dolayısıyla muasır aydınlanma çağı felsefesi bu kültür üzerindeki ana etken olmuştur. Dolayısıyla Amerikan kültürü aydınlanma çağı sorunları etrafında şekillenmiştir. Pax Americana, Amerikan Barışı veya Amerika'nın 1945 yılında gücünün yayıldığı dönemdeki -göreceli olan- huzur durumu için kullanılır. Kısaca Amerika'nın bu bölgelere huzur verdiği söylenir.      ( Merriam-Webster.com Dictionary, Merriam-Webster, https://www.merriam-webster.com/dictionary/Pax%20Americana. Accessed 3 Aug. 2025.) Bugün ki var olan Amerikan Kültürü Aydınlanma ça...